Ar-Ge Harcamalarının Sınıflandırılmasının Önemi: ABD ve Türkiye Bağlamında Savunma İnovasyonu Üzerine Bir İnceleme
Published:
ABD’nin Bağımsız Ar-Ge (IR&D) programı, şirketlerin hükümet sözleşmelerindeki ek maliyetler aracılığıyla Ar-Ge’yi finanse etmelerine olanak tanıyarak savunma inovasyonunu desteklemektedir. Ancak bu sistem, hükümetin Ar-Ge için teklif vermesi, ancak bu maliyetlerin tedarik olarak kaydedilmesi nedeniyle toplam hükümet Ar-Ge harcamalarının olduğundan düşük gösterilmesine yol açar.
Bu durum, merkezi hükümet Ar-Ge çabalarının, özellikle savunma harcamalarının boyutunu doğru bir şekilde hesaplamayı zorlaştırır ve önemli olumsuz etkiler yaratır. Frank Lichtenberg gibi akademisyenler, IR&D harcamalarının sınıflandırılmasının kamu ve özel Ar-Ge yatırımları arasındaki ayrımı nasıl belirsizleştirdiğini vurgulamıştır. Bu karışım, özel sektördeki inovasyonun olduğundan fazla tahmin edilmesine neden olabilir çünkü kendi kendine finanse edilen Ar-Ge olarak bildirilenlerin büyük bir kısmı aslında hükümet finansmanından etkilenmektedir. Bu, hükümetin savunma Ar-Ge’sine yaptığı harcamaların önemli bir kısmının hükümet raporlarında görünmemesi, bunun yerine özel sektör tarafından finanse edilen Ar-Ge harcamaları olarak kaydedilmesi anlamına gelir.
Türkiye’de, Savunma Sanayii Başkanlığı (SSB) liderliğindeki savunma Ar-Ge stratejisi, benzer bir yaklaşım sergiliyor. Türkiye, son yirmi yılda savunma Ar-Ge harcamalarını büyük ölçüde artırdı; 2002’de 49 milyon dolar olan harcama, bugün 1,7 milyar doları aşıyor. Bu artış, Türkiye’nin kritik savunma teknolojilerinde kendi kendine yeterlilik sağlama ve yabancı tedarikçilere olan bağımlılığı azaltma hedefine işaret ediyor.
SSB, hükümet, üniversiteler ve özel sektör arasında kapsamlı bir işbirliğini koordine ederek ABD modelini andıran bir yapıya sahip. Ancak Türkiye de benzer zorluklarla karşı karşıya; özellikle savunma odaklı Ar-Ge çabalarının hem askeri hem de sivil sektörlere fayda sağlayabilecek daha geniş teknolojik ilerlemeleri gölgede bırakmaması gerekiyor.
Devlet tedarikleri, devlet Ar-Ge harcamaları ve kurumsal Ar-Ge harcamaları arasında ayrım yapmak birkaç nedenle çok önemlidir. Bu ayrım, doğrudan inovasyonun nasıl anlaşıldığını, politikaların nasıl geliştirildiğini ve Ar-Ge yatırımlarının etkinliğinin nasıl ölçüldüğünü etkiler.
Eğer Ar-Ge harcamaları doğru bir şekilde ayırt edilmezse, inovasyonun gerçek kaynağını değerlendirmek zorlaşır. Örneğin, bir şirketin Ar-Ge’si büyük ölçüde devlet sözleşmeleriyle finanse ediliyorsa, ancak kendi kendini finanse ettiği bildiriliyorsa, bu, şirketin inovasyon kapasitesi hakkında yanıltıcı bir izlenim verebilir. Bu da, teknolojik ilerlemeyi yönlendirmede hükümet desteğinin rolünü belirsizleştirebilir ve özel sektörün bağımsız olarak inovasyon yapma yeteneği hakkında yanlış algılara neden olabilir.
Hükümetler politika kararları almak için doğru verilere güvenir. Eğer hükümet tarafından finanse edilen Ar-Ge, özel sektör Ar-Ge’si olarak raporlanırsa, bu yanlış politikalara yol açabilir. Örneğin, bir hükümet, özel sektörün zaten inovasyona büyük yatırımlar yaptığına inanarak Ar-Ge finansmanını kesmeye karar verebilir, oysa bu yatırımın çoğu dolaylı olarak hükümet tarafından finanse ediliyor olabilir. Bu, inovasyonu engelleyebilir ve ulusal Ar-Ge stratejilerinin genel etkinliğini azaltabilir.
Ekonomik açıdan, Ar-Ge harcamalarının doğru sınıflandırılması, ulusal istatistiklerin nasıl yorumlandığını etkiler. Hükümet tedarikleriyle finanse edilen Ar-Ge, bir şirketin kendi karından finanse ettiği Ar-Ge’den farklıdır, çünkü hükümet tarafından finanse edilen Ar-Ge genellikle farklı hedeflere sahiptir ve farklı teşviklerle yönetilir. Yanlış sınıflandırma, bu harcamaların inovasyon ve ekonomik büyüme üzerindeki etkisinin yanlış anlaşılmasına yol açabilir.
Ar-Ge harcamalarının doğru sınıflandırılması, kaynakların verimli bir şekilde tahsis edilmesini sağlar. Hükümet tedarikleri yanlış bir şekilde özel Ar-Ge olarak sınıflandırılırsa, kamu fonlarının nasıl kullanıldığı konusunda verimsizlikler gizlenebilir. Bunun yanı sıra, doğru ayrım yapılmadığında, kamu yararına olan projelere daha az odaklanılabilir ve bu da genel teknolojik ilerlemeyi olumsuz etkileyebilir.